
Gazetecilik zor ve meşakkatli bir meslektir. Bu mesleği icra ederken halkın yaşamsal alandaki sorunlarını yetkililere ulaştırma açısından zor ve önemli bir görevi yerine getirirsiniz. Her zaman haklının yanında durarak, halkın haber alma hürriyetine hizmet edersiniz.
Tabii, gazetecilik yalnızca halkın doğru bilgiye erişimini sağlamakla kalmaz, aynı zamanda toplumu güçlendirir ve bilinçlendirir. Bu nedenle basın özgürlüğü, yalnızca gazetecilerin değil, her bireyin hakkıdır. Bizler de bulunduğumuz kentte yaşayan vatandaşlardan aldığımız güç ve ilham ile yetkililere sorular soruyor ve aldığımız cevapları kaleme döküyor, kamuoyunun takdirine sunuyoruz. Bu nedenle gazeteciler toplumun önünde giden, yaşama yön veren ve toplumu sağduyu çerçevesinde bilinçlendiren bir meslek grubudur.
Yakın tarihimize şöyle bir bakın;
15 Temmuz darbe girişimi yaşandı. Gaziantep yerel basını olarak daha ilk dakikada devletimizin yanında durup, haberlerimizle halkı sağduyuya davet etmedik mi? Sonrasında Sayın Fatma Şahin ve milletvekillerimiz basın kuruluşlarını tek tek ziyaret edip teşekkür etmedi mi?
Bir pandemi süreci yaşadık. Bu dönemde de kent yerel basını olarak üzerimize düşenleri yapmadık mı? Halkın sağduyulu davranması adına yüzlerce bilgilendirici ve bilinçlendirici haber yapmadık mı?
Ardından 6 Şubat felaketi yaşandı. Depremin ilk gününden ilk saatinden itibaren ailemizi bırakıp, deprem bölgelerinden haberler yaparak yetkililerin yardım önceliği konusundaki çalışmalarına katkı sunmadık mı?
Şimdi soruyorum size;
Böyle bir bilinç ile görevini yapan bir gazetecinin bir iddia haberi yüzünden kendisinin ve ailesinin itibar suikastine maruz kalmasını hangi vicdani kürsüye oturtacağız. Yakın tarihte ‘’birileriniz yazmasını istediği şeyleri yazmaktır gazetecilik, gerisi halkla ilişkilerdir’’ anlayışıyla kaleme aldığım bir haber yüzünden yaşadıklarım kent basın tarihinde unutulmayacak bir vakadır.
Kısaca hatırlatayım;
Yaklaşık üç ay önce işyerimde (Ayıntab Gazetesi’nde) otururken saat 17.00 sıralarında 15’e yakın Polis Memuru kardeşlerim geldi. Hukuki çerçevede beyefendi bir tavırla, ‘’arama yapacağız’’ dedi genç komiser…
‘’Buyurun Tabii ki’’ dedim.
Arama kararı gelmediği için içeri girmek istemediler. Ben ise ısrar ettim. ‘’Buyurun arama yapabilirsiniz’’ dedim. Tam bu esnada savcılıktan arama iznini içeren belge geldi. Gelen memur arkadaşlar usulüne uygun bir şekilde aramaya başladılar.
Ancak ben neden arama yapılıyor bilgi sahibi değilim. Bu nedenle memur arkadaşlara merakla ‘’Ne arıyorsunuz?’’ diye sordum. ‘’Dijital Materyal arıyoruz’’ Dediler. Anladım ki bir görüntü resim gibi bir şeylere bakıyorlar. Tabii sonra yalan haber yaptığım iddiasıyla aramanın yapıldığını öğrendim. Ama neden bir görüntü arandığına bir anlam veremedim.
Ofise gelen memur arkadaşlar, arama bitince kullandığım cep telefonumu, masamdaki dizüstü bilgisayara ve bir adet flaş belleğe el konuldu. Tabii buraya kadar her şey usulüne uygun gerçekleşti. Diğer detaylara girmeyeceğim.
Mesleğim gereği polisiye haberlere hep ilgi duymuş ve kentte haber değeri taşıyan asayiş olaylarını yakın takip etmem nedeniyle, 20 yıldır haber vesilesiyle girip çıktığım Gaziantep Emniyet Müdürlüğü’nde en üst kademeden en alt kademeye kadar birçok tanıdığım insan var. Bu süreçte benim hiçbir zaman usulsüz bir talebim olmamıştır. Hepsini sever sayarım.
Arama sonrası Gaziantep Emniyet Müdürlüğü’ne gittik. Oradan çıktık Adliye’ye gittik. Ve serbest bırakıldım. Ama dava devam ediyor. Şahsım gazetecilik mesleğini icra ederken kentimizin, ülkemizin, devletimizin ve devlet kurumlarımızın ali menfaatlerini hep haberciliğin önünde tuttum. Devletimize ve adalete olan güvencimi de hiçbir zaman kaybetmedim.
Sonuçta, bizlerde halkın haber alma hürriyetine hizmet eden bir nevi kamu görevi yapıyoruz. Bu süreçte yaptığım bir haber yüzünden gönderilen tekzibi de yayınlamama rağmen, değil bir gazeteci suç işlemiş, ceza almış bir mahkum gibi muamele görmenin büyük şaşkınlığı içerisindeyim. İşte beni üzen ve kahredenden bu oldu.
Gaziantep Valimiz Sayın Kemal Çeber daha görevine başlamadan aradım başarılar diledim. Dürüstlüğüne, samimiyetine güvendiğim sayın valimizden şunu beklerdim; ‘’Arkadaşlar bu gazeteci Ökkeş Sabah’a operasyon yapılacak. Yerel bir gazetenin sahibi. Elimizde bir delil var mı? Dijital Materyal deniliyor. Kim görmüş, kim Söylüyor? Bakın adaleti temsil ediyoruz’’ diyebilirdi. Ayrıca ben ne yazdım ki; Sadece iddiaları, isim yok, olay yok. Diğer yandan benden şikayetçi olan kim; SS Çamlı Bel Yapı Kooperatifi… Kooperatifin yöneticisinin gönderdiği tekzibi de yayınladık. Peki, Nasrettin hoca fıkrası misali, ‘’Allah aşkına bu hırsızın hiç mi suçu yok?’’
Bu süreçte, bazı meslektaşlarımız sağduyulu davrandı. Ancak, meslek büyüğümüz dediğimiz ve değer verdiğimiz abilerimiz, şahsımı ceza almış bir suçlu gibi kamuoyuna lanse etti. Değerli abim sende bilirsin ki; bir insan bir konuda yargılanıyorsa iç hukuk aşamaları bitip kesin karar verilene kadar masumdur.
Haa Ay Medya Meral Ay’ın gazeteleri olmayan şeyleri yazmış. Ben unuturum ama HAK unutmaz. Herkes yaşattığını mutlaka bir gün yaşar. Gerçekler GÜNEŞ gibidir, balçıkla sıvanmaz. Elbette adalet yerini bulacaktır. Gaziantep Adliyesi’nde görev yapan tüm Savcı Hakimlerimize dün de güveniyordum, bugün de güveniyorum. Ancak, gerek şahsıma gerekse aileme yapılan bu itibar suikastini asla affetmeyeceğim ve muhataplarına da hakkımı helal etmeyeceğim.
Kul hakkı deyip geçmeyin. Kainatta demirden daha ağır bir şey varsa emin olun ki bu kul hakkıdır.
Kul hakkı önemlidir çünkü; Allah kul haklarının affedilmesini kullarının insiyatifine bırakmıştır.
Kul hakkı önemlidir çünkü; hukuk adalet gibi kavramlar bireylerin hayatları için önemli kavramlardır.
Kul hakkı önemlidir çünkü; bireylerin özgürce, barışçıl ve adaletli bir ortamda yaşamalarının ilk şartlarından birisidir.
Kul hakkı önemlidir çünkü; kul hakkının olduğu bir ortamda diğer bireylerin hakkına girilmesine ve bireylerin hakkı olanı alamamasına sebep olmaktadır.
Kul hakkı önemlidir çünkü; kul hakkının affedilebilmesi için hakkına giren kişi ile yüzleşmek ve o kişinin hakkına giren kişiyi affetmesi gerekmektedir.
Yazıyı okudunuz.
Şahsımı seversiniz sevmezsiniz. Başarılı bulursunuz, başarısız bulursunuz. Saygı duyarım. Ama sizden, özellikle de meslektaşlarımdan iki dakika empati kurmalarını rica ediyorum. Sizde bir iddia haberi sonrası yaşadıklarımı yaşasaydınız ne yapardınız?
İnsanlar birbirini sevmek zorunda değildir. Hiçbir insan günahsız değildir. Günahsız olsak ya evliya ya da enbiya olurduk. Ama ortada haksızlığa uğramış bir insan var ise, haklının yanında durmak bir insanlık görevidir. İnsan ne düşünürse, ne söylerse ve ne yaparsa bu anlayışı tüm kainatı dolaşır ve kendisini bulur. Beddua etmeyi sevmem ama, bana bunları yaşatanlara dua da etmeyeceğim.
Allah'a havale ediyorum. Ailemin ve benim hakkımı iki cihanda da HAKKIMI HELAL ETMİYORUM.