Gaziantep, ‘25 Aralık Kuruluş Günü’ne hazırlanıyor. Vatan topraklarımıza el uzatan düşmana karşı emsali görülmemiş bir direniş gösteren ecdadımız, sadece kenti kurtarmamış, aynı zamanda zoru başarabilmek ve sorunları çözebilmek için bizlere ‘’KURTULUŞ RUHU’nu miras bırakmıştır.
Peki, biz bu ruhu kentin yaşamsal alanında taşıyabiliyor ve sorunların çözümünde uygulayabiliyor ve yeni nesillere doğru bir şekilde aktarabiliyor muyuz? Senede bir gün, sadece 25 Aralık’ta bu tarihi anı hatırlamak elbette kafi gelmez.
Öyleyse buyurun yakın ve uzak tarihimizde kısa bir yolculuk yapalım;
Hepimizin bildiği üzere;
1 Nisan 1920´de başlayan Gaziantep savunması 11 ay sürdü. Savunma süresince Fransızlar şehre 70.000 mermi atmış, 6.317 Antepli şehit olmuştur. Bu olağanüstü savunma sonunda TBMM 6 Şubat 1921 tarihli toplantısında Antep´e "Gazi" unvanını vermiştir.
Şahinbey, Şehitkâmil, Yüzbaşı Kılıç Ali, Kilisli Karayılan, Arslan Bey, Binbaşı Hamdi Bey ve nice gizli kahramanlarıyla, göğüs göğüse çarpışarak, adeta dünyaya haykırırcasına, işgalci Fransızları geldikleri gibi geri göndermeyi başarmışlardır.
Bütün dünyanın ayakta alkışladığı Antep savunması için, Fransız General Guro "Beyler siz hayal görüyorsunuz! Türklerin işini Yunanlılar mı bitirecek? Biz koca Fransız Devleti, bir Antep sancağı ile başa çıkamadık." demiştir. Atatürk ise Gaziantepliler için; "Türküm diyen her şehir, her kasaba ve en küçük Türk köyü Gazianteplileri kahramanlık örneği olarak alabilir." demiş ve Anteplilerin kahramanlığını herkese örnek olarak göstermiştir.
KURTULUŞ RUHU KALKINMANIN TEMELİ OLDU
Milli Mücadele’nin başarı ile sonuçlanmasının hemen ardından Gaziantep’te yaraları sarma faaliyeti başlamıştır. Savaş sırasında birçok ev ve işyerleri zarar görmüş, yollar ulaşıma kapanmıştı. Tarım alanları ekilmediğinden şehirde yiyecek sıkıntısı da yaşanmış, iktisadi faaliyetler durma noktasına gelmişti. Şehir adeta ikinci bir kurtuluş mücadelesi vermek için halkı ve ekonomisiyle şehrin yeniden yapılanması için seferber olmuştu.
Şehir halkının gayreti ve çalışkanlığı ve hükümetin yardımları ile ekonomik alanda birçok yatırımlar
yapılmıştır. 1923 yılında Mensucat fabrikasının açılmasına izin verilmiş, ilerleyen yıllarda da diğer
fabrikaların açılmasına önayak olmuştur. Tarım ürünleri ekilmeye, kapanan işyerleri yeniden faaliyete
başlamıştır. Gaziantep için önemli olan Antep fıstığı, bağcılık ve Hasankeyf tütünleri kaliteli üretilerek ihraç edilmiştir. Fıstığın ıslahı yapılarak veriminin arttırılması, dış ülkelere ticaretinin yapılabilmesi için 1937 yılında Antep Fıstığı Araştırma Enstitüsü kurulmuştur. Pamuk üretimi hızlandırılarak dokumacılık alanında ilerleme kaydedilmiş, birçok dokumacı kooperatifin Bakanlar Kurulu tarafından açılmasına izin verilmiştir.
Yeni kurumlar ve kuruluşlar açılmıştır. Okul çağı gelmiş, köy ve kentlerdeki çocuklar için yeni okullar
yaptırılarak eğitimlerine devam etmeleri sağlanmıştır. Gaziantep şehir imarının oluşturulmasında da bu yıllarda büyük oranda mesafe kaydedilmiştir.
Şehrin su ve elektrik ihtiyaçları giderilmiş, kanalizasyon tesisleri yapılmıştır. Şehir ağaçlandırılmaya
çalışılmış, yıkılmış binalar ve yollar onarılmış, yeni yollar yapılmıştır. Yolu olmayan köylere yol yapılarak ulaşım sağlanmaya çalışılmıştır.
Gaziantep halkının Fransızlara karşı 11 aylık savunmasındaki fedakârlık ve üstün gayreti,
Cumhuriyet’in ilanından sonra sosyal, ekonomik ve bayındırlık alanındaki faaliyetlerde göstermiş olduğu başarı takdire şayan olmuştur.
BİRAZ DAHA YAKIN TARİHE BAKACAK OLURSAK;
Gaziantep’in ‘kurtuluş ruhu’ uzun yıllar her kademede kendini gösterdi. Gaziantep bu ruh ile başta sanayi alanında istihdam, ihracat ve üretimde ülkenin ilham kaynağı olmuştur. Her krizde ‘kendi söküğünü kendisi dikebilen’’ ender şehirler arasında anılmayı başarmıştır. Bu süreçte, kentimize gelen üst düzey siyasetçilerin övgü dolu sözleriyle de gurur duyduk. Kısacası, Gaziantep’in kurtuluş ruhu sadece bu şehirde yaşayanlara değil, tüm insanlığa ilham vermiştir.
GELELİM GÜNÜMÜZE;
Kurtuluş ruhunun gelecek nesillere doğru anlatılmaması, bu bilincin etkisini de azaltmaya başladı. Sorunları çözmede, yaşamsal alandaki çıkmazlarda ve hizmet yönetiminde sorunlardan kurtulmayı başaramayan bir ruh haline büründük. Yani, bırakılan mirası hoyratça kullandık ve kredimizi tüketmeye başlarken, farklı sorunlarla yüzleşmeye başladık.
NASIL MI?
Ecdadımızın kurtardığı verimli toprakları bilinçsizce sanayi alanlarına dönüştürdük.
Gastronomi kenti Gaziantep’in TARIM alanında kurtuluşunu ilan edemedik. Teknolojik tarımı hep öteledik.
İmar uygulamalarını içeren meclis kararları mahkeme koridorlarına taşındı.
Sanayide markalaşma yapamadık.
Ahilik yok olmak üzere, sanayide ara elaman bulunmuyor.
İhracat ile övünüyoruz ama, ithalatı hiç masaya yatırmıyoruz.
Gaziantep gelinen süreçte hava kirliliği, eğitimdeki başarısızlık, bebek ölümleri, hızlı ama düzensiz şehirleşme, kontrolsüz göç, şehir içi trafik ve daha birçok sorun ile adeta kurtuluş mücadelesi veriyor.
SONUÇ OLARAK;
Bu kentin yöneticilerinin, 25 Aralık’ta yazılı bir açıklama ve birkaç organizasyon ile kurtuluş ruhunu ayakta tutma yöntemleri maalesef sonuç vermiyor. Bu kentti yöneten isimler geçmişi iyi etüt ederek, geleceğe daha akılcı temeller atmalıdır. Bugün, ecdadımızın bu topraklarda işgale karşı direnişinin yanı sıra, sonrasında kalkınma adına yaptığı eşsiz azim ve çalışması ile övünüyoruz. Bakın sadece bir spor kulübün dahi kurtaramadık. Bugün 23 Aralık. Kurtuluş yıl dönümüne 2 gün kala Gaziantep FK’ya bir başkan bulunamadı. Borçlar, belirsizlik ve yönetimsizlikle kentin spordaki markası yok olmak üzere.
SORU ŞU;
Gelecek nesillerin gururla bizleri yad edebileceği çalışmaları gerçekten yapabiliyor muyuz? 25 Aralık ve kurtuluş ruhu bu sorunun cevabını verdiğimizde daha anlamlı ve sürdürülebilir olacaktır.
Bu vesileyle kurtuluş mücadelesinde bu topraklar için canları feda eden şehitlerimize ve kalınma sürecinde azimle çalışan ecdadımıza Allah’tan rahmet diliyorum. Ruhları şad olsun.
SON SÖZ:
Büyük devletler kuran ecdadımız büyük ve şümullü medeniyetlere de sahip olmuştur. Bunu aramak, tetkik etmek, Türklüğe ve cihana bildirmek bizler için bir borçtur. Türk çocuğu ecdadını tanıdıkça daha büyük işler yapmak için kendinde kuvvet bulacaktır. (M.K.ATATÜRK)
