Dünya bir pandemi süreci yaşadı. Evlere kapandık. Çevre kirliliği azaldı. Sanayi atıkları azaldı ve yer altı sularımız bir nebze de olsa duruldu. Kısacası doğa kendi kendini onarmaya başladı. Yerkürede farklı canlılarla yaşadığımızı hatırladık. Ancak su, gıda, çevre kirliliği ve atık konusunda sinsice yaklaşan tehlikeye karşı halen iyi bir bilince sahip olmadığımızı söylüyor rakamlar.
NASIL MI?
İnsan için en önemli yaşam kaynaklarından biri olan suyun kirlenmesi, günümüzde insanlığın karşı karşıya olduğu en ciddi ekolojik tehditlerden biri. BM verilerine göre, dünyada halen 663 milyon insanın içilebilir suya erişimi bulunmuyor, yaklaşık 1,8 milyar insan da pis su kaynaklarını kullanıyor. İyileştirilmiş su kaynağına erişimin yüzde 76'dan yüzde 91'e çıkmasına rağmen su kıtlığı, dünya nüfusunun yüzde 40'ını etkiliyor ve bu oranın gelecekte daha da artması bekleniyor.
SU BİLİNCİMİZ MAALESEF YOK
Gerek evsel gerekse sanayi atıklarıyla mevcut su kaynaklarının kirlenmesi, bu kaynakların tekrar kullanılamaz duruma gelmesine neden olur. İçme, sulama ve temizlik gibi birçok alanda ihtiyaç duyulan suyun karşılanamaması gündelik hayatı durma noktasına getirecek kadar tehlikeli bir durumdur.
Su yaşamsal faaliyetlerimizi sürdürebilmek için birincil etken olarak görülmektedir. Her koşulda ihtiyaç duyduğumuz suyun yeryüzündeki miktarı giderek azalıyor. Bunun önüne geçebilmek için çeşitli önlemler alınmaya çalışılsa da yeterli olup olmadığı kafalarda soru işareti bırakmaya devam ediyor. Su kirliliğine neden olan tarım, endüstri ve diğer faaliyetleri yürüten işletmeleri bu konuda bilinçlendirmek ve denetlemek gerekiyor. Hele ki Gaziantep gibi sanayi bölgelerindeki şehirlerin su kirlilik oranları oldukça fazla buralarda denetimler daha da sıkılaştırılarak kirliliğin en az seviyelere indirilmesi gerekiyor.
BAKANLIK NİHAYET GERÇEĞİ GÖRDÜ
Küresel ölçekte su tüketimi her geçen gün artıyor. Ayrıca küresel ısınma nedeniyle iklimdeki değişim, aşırı hava olaylarının sıklaşması ve temiz su kaynaklarının kirlenmesi, tatlı su kaynaklarının giderek tükenmesine neden oluyor.
Geçtiğimiz günlerde Çevre, Şehircilik ve İklim Değişikliği Bakanı Murat Kurum, sosyal medya hesabından Su Kirliliği Kontrolü Yönetmeliğinin günümüz şartlarına göre düzenlendiğini açıkladı. Buna göre anlaşılan o ki eski yönetmelik su kirliliğinin önüne geçilmesinde yeterli bulunmadı ve yeni yönetmeliğe gitme kararı alındı. Ne vahim durum fakat kimse tehlikenin farkında değil. Kurum'un dikkat çeken bir diğer açıklaması ise Türkiye'de 10 yıl içerisinde yaşanabilecek olan su kıtlığı oldu. Yani görünen o ki dikkat edilmezse ilerde su fakiri bir ülke haline geleceğiz.
BAKANLIK NELER YAPACAK?
Çevre, Şehircilik ve İklim Değişikliği Bakanı Murat Kurum'un yayımladığı yeni su kontrolü yönetmeliğine şöyle bir bakalım,
Arıtma çamuru ekonomiye kazandırılacak.
Arıtma Çamuru Yönetim Planı hazırlanması zorunluluğu getirildi. Arıtma çamurunun plansız şekilde yönetimi engellenmiş olacak.
Katma değer sağlayan bir kaynak olarak yönetimi için hukuki zemin sağlamlaştırıldı.
Belediyelere sıkı takip!
Kentsel atık suda endüstriyel atık su kirliliği tespit edilerek, kirliliğin azaltılmasına yönelik tedbirler alınacak.
Endüstriyel kaynaklı kirliliği önlemek amacıyla belediye atık su arıtma tesisleri için ilave izleme zorunluluğu getirildi.
Kurulu kapasitesi 5.000 m³/gün ve üzerinde olan kentsel atık su arıtma tesisleri çıkışında endüstriyel kirlilik parametrelerinin de izlemeleri yapılacak.
Limit değerleri aşan parametre/parametreler, kentsel atık su arıtma tesisinin deşarj standartları tablosuna eklenecek.
Göllerde dip taraması
Göllerde yapılacak dip tarama çalışmalarına belirli standartlar getirilerek, göllerdeki çamur kaynaklı kirliliğin önlenmesi amaçlanıyor.
Bütün bunlara bakıldığında Çevre ve Şehircilik Bakanlığı’nın yeni yönetmeliği gayet yerinde fakat bütün bunların sağlanması sıkı bir takip ve denetim istemekte. Özellikle belediyelerin bu konuda alacakları tedbirler önemli bir değere sahip bununla ilgili ileri ki günlerde yapılacak çalışmaları hep beraber izleyip göreceğiz.
DEMEM O Kİ;
Su bilinci ile birlikte çevreyi koruma alışkanlığımızı arttırmak için yeni bir pandemi beklemeyelim. Başta belediyeler olmak üzere kent olarak geleceğe güvenle bakmak için sorumluluğumuzu arttırmamız gerekiyor.
Gaziantep’te bu alanda güzel işlerde yapılıyor.
Mesela;
Gaziantep Büyükşehir Belediyesi tarafından başlatılan, Nizip Çayı’na deşarj edilen evsel ve sanayi atıklarını bir arada arıtacak 250 bin kişi kapasiteli Nizip İleri Biyolojik Atık Su Arıtma Tesisi’nin yapımının yüzde 40’ı tamamlandı.
Ama bu yetmez.
Gaziantep hızlı göç ve yapılaşma ile birlikte önemli bir sanayi bölgesi. Bu nedenle su bilinci, çevresel atıklar ve yeşil enerji hamlelerinden daha etkin adımlar atmak zorundadır. Hatta bu konuda kentte geniş katılımlı bir çalıştay yapılarak kısa, orta ve uzun vadede çözümler ortaya konulmalıdır.
AKLINIZDA BULUNSUN:
“Son ırmak kuruduğunda, son ağaç yok olduğunda, son balık tutulduğunda; beyaz adam paranın yenmeyen bir şey olduğunu anlayacak.” Kızılderili Atasözü
